Rasyonalizm, tutarcılık ya da akılcılık, felsefede “doğru, genel geçer bir bilgi elde edilebilir ve böyle bir bilginin kaynağı akıldır, düşünmedir” fikrini savunan görüştür. Rasyonalizme göre akıl yoluyla belirlenmiş zorunlu, kesin, genel geçer bilgi örneği mantık ve matematiktir.

Bu görüşü savunan filozoflar

Rasyonalizm tarih boyunca farklı filozoflar tarafından benimsenmiş ve savunulmuştur. Bu filozoflardan bazıları;

Sokrates (M.Ö. 469-399)

Antik Yunan filozoflarından ve ilk rasyonalist düşünür olarak kabul edilen Sokrates hakkında sahip olduğu görüşlere dair yazılı bir belge yoktur. Hakkındaki bilgiler ve görüşleri öğrencisi Platon tarafından yazılan kitaplardan öğrenilmiştir. Sokrates’e göre bilgilerimiz doğuştan gelir.

Platon (Eflatun M.Ö. 427-347)

Sokrates’in öğrencisi olarak bildiğimiz Platon, Sokrates’in rasyonalist görüşlerini daha sistematik bir yapıya dönüştürmüştür. Platon’a göre iki evren vardır; bunların birincisi duyumlanabilen varlık evreni, diğeri ise ancak düşünme ve akıl yoluyla kavranabilen idealar evrenidir ve asıl gerçeklik evreni budur.

İdealar evreni her şeyin olması gerektiği gibi olduğu bir evrendir. Duyular yoluyla kavrayabildiğimiz ve içinde bulunduğumuz evren, idealar evreninin bir görüntüsü, bir kopyasıdır. İnsan gerçek bilgiye ancak idealar evrenini kavrayarak, düşünerek varabilir. Duyumlayabildiğimiz evrenin bilgisi yanıltıcı ve görecelidir. Bu düşünceleriyle Platon, rasyonalizmi idealizm ile özdeşleştirmiştir.

Aristoteles (M.Ö. 384-322)

Mantığın da kurucusu olarak kabul edilen Aristo, Platon’un idealizm anlayışını eleştirerek rasyonalizmi daha gerçekçi bir anlayışa dönüştürmüştür. Aristo’ya göre mantık, insanı doğruya vardıran bir araçtır ve mantıklı düşünmeyi tümdengelim olarak değerlendirir. Gerçek bilgi tümel gerçekliklerden tümdengelim yoluyla elde edilebilirken, aklın genel gerçekliklerden yola çıkarak buradan tikel ve özel bilgiler elde etmesi, aklın temel fonksiyonu ve görevidir.

Aristo bilgiyi ikiye ayırır; bunların birincisi deneye dayalı olan bilgi (yani yaşarken duyum ve algılarla kazanılan bilgiler), diğeri ise bilimsel bilgidir(kavram, yargı ve akıl yürütmeye bağlı bilgi). Bilimsel bilgi, tek tek var olanlardan kalan bilgi olmayıp, genel ve tümel olanı kavramaya yönelik rasyonel bilgidir.

Farabi (870-950)

İlk çağ İslam Felsefesinin kurucularından kabul edilen Farabi, Aristo’nun görüşlerinden etkilenmiş, Kuran ile Aristoteles felsefesini uzlaştırmaya çalışmıştır.

Farabi’ye göre en gerçek ve en yüce varlık, var olmasını başka bir şeye borçlu olmayan, varlığı kendinden alan bir özelliğe sahip olan Allah’tır. Diğer varlıklar ise kendi başlarına var olamaz. Allah hem öz hem de varoluştur. Yaratılanlar, Tanrı’ya en yakın varlıklar olan “akıllar” halinde Tanrı’dan çıkarak var olurlar. Bu varoluş bir sıra düzenine göre gerçekleşir.

Duyumlara ve mantıksal çıkarımlara dayalı bilgilerin doğruluğundan emin olunamaz ancak doğrulukları deneyle kanıtlanmış bilgiler tümel bilgilerdir. Deneyle kanıtlanmış bilgiler, doğruluğu aynı zamanda akla dayalı olan gerçek bilgidir.

Descartes (1596-1650)

Yeniçağ rasyonalizminin temsilcisi ve “düşünüyorum öyleyse varım” sözüyle tanınan ünlü Fransız filozof ve matematikçidir, analitik geometrinin kurucusudur. Descartes’e göre matematiğin metodunda analiz-sentez vardır ve bu yol, gerçeği elde etmede kullanılacak en doğru yoldur.

Descartes, insan zihninde doğuştan var olduğunu kabul ettiği gerçeklerden başlanarak ve matematiğin metodu kullanılarak apaçık bilgilere varılabileceğini söylemiş ve doğrulara ulaşmak için şüpheyi kullanmıştır. Bu şüphe, bir amaç değil araç şüphesidir, burada şüphe etmek düşünmek demektir. Şüphe eden kişi düşünüyor demektir. Bu kişi, şüphe eden benliğinden, yani bilincinden ve bilincinin varlığından şüphe edemeyeceğinden Descartes’e göre elde edilen ilk gerçeklik budur. Daha sonra yine bu yöntemle Tanrının ve nesnelerin varlıklarından şüphe edilemeyeceğini kanıtlar.

Leibniz (1646-1716)

Ünlü bir Alman düşünürü, mantıkçı ve matematikçi olan Leibniz’e göre insan bilgisi ancak iki yolla; duyular ve akıl yoluyla elde edilir. Duyu bilgisi, yanıltıcı/güvenilir olmayandır ve matematik bilgisi buna örnektir. O’na göre her şey Tanrıdan türemiştir ve Tanrı sonsuzdur. İnsan aklı da Tanrı bilgisine çelişemezlik ilkesiyle varır. Bu tür bilgiler, ezeli ve ebedi gerçeklerdir. Bunun yanında yeter-sebep ilkesine, olgulara dayalı olan bilgiler de vardır. Bu görüşleriyle Leibniz, rasyonalizm ve emprizimi uzlaştırmaya çalışmıştır.

Hegel (1770-1831)

Bir başka Alman düşünürü olan Hegel’e göre; akıl değişmez, mutlak ve en güvenilir bilgi kaynağıdır. Akıl, insana düşünmesini ve bilinçsiz olan doğanın idare edilmesini sağlayan bir kanundur. Düşünmek ise araştırılan ve bilgisi elde edilmek istenen “nesnenin özünü bilme” etkinliğidir. Buna göre her nesnenin görüntüsünün ardında bir de öz vardır. Düşünmek de nesnenin ardındaki bu özü kavramaktır.

O’na göre akla uygun olan her şey gerçektir, akıl mutlak varlığın ve doğadaki değişmenin bilgisini apaçık olarak vermektedir.


Ayrıca bakın;

Dış bağlantılar;