Mezopotamya, günümüzde Irak sınırları içerisinde bulunan, Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki bereketli topraklardır. Maden ve ormandan yoksun olan bölge, Fırat ve Dicle Nehirleri’nin bölgeye getirdiği bereketli alüvyon topraklarıyla zenginleşmiş ve eksikliklerini komşu bölgelerle sıkı ticari ilişkiler kurarak tamamlamaya çalışmıştır.
Mezopotamya sözcüğü, Antik Yunanca’da “Mesopotamia” sözcüğünden gelir ve “iki ırmak arasındaki bölge“dir. Süryaniler ise bölgeye “Beyt Nahrin (nehirler ülkesi)” demiştir.
Bölge Coğrafyası
Bölgenin kuzey sınırını Anadolu’daki Toros Dağları, doğu sınırlarını İran’daki Zagros Dağları, batı sınırını Amanos Dağları ve güney sınırını Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşip birlikte döküldüğü Basra Körfezi oluşturur. Kuzeyi dağlık ve dağ eteklerinde step ormanı, merkezini verimi yüksek ovalar, güneyi ve batısını çöller oluşturur. Genel özellikleri bakımından Yukarı, Orta ve Aşağı Mezopotamya olarak üçe ayrılır.
Yukarı Mezopotamya, siyasi harita bakımından Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Kuzey Suriye, Kuzey Irak, Orta Mezopotamya ise Güney Irak ve kısmen Güneybatı İran Bölgesi’dir. Kuzeyde Zagros, Güneydoğu da ise Toros ve Amanos dağları tarafından çizilen yarım daire biçimindeki hat nedeniyle “Bereketli Hilal” olarak adlandırılır. Bölgenin en büyük akarsuyu Fırat Nehri’dir.
Karasu ve Murat çaylarının oluşturduğu Fırat Nehri, Toros Dağı’nın kar sularıyla da beslenerek güneye doğru Gaziantep ve Şanlı Urfa platolarını ayırıp Türkiye-Suriye sınırını geçerek Suriye’ye ulaşır. Burada Balık Nehri ve doğuda Habur Çayı ile birleşerek güçlenir ve Mezopotamya düzlüklerini geçerek Fiattül Arap’da Dicle Nehri ile birleşir.
Bölgenin ikinci büyük nehri olan Dicle, Güneydoğu Torosların orta kesiminde bulunan iki kaynaktan beslenir. Diyarbakır, Ambar, Batman, Garzan ve Botan çaylarıyla birleşerek Raman Dağının güney eteğindeki dar boğazlardan Türkiye sınırları dışına çıkar. Kuzey Irak’ta Büyük-Küçük Zap, Adhem ve Diyala suları ile beslenir ve Güney Mezopotamya’da Fırat Nehri ile birleşerek Basra Körfezi’ne dökülür.
Bölgenin doğu sınırını uluşturan Zagros Dağları üç silsile şeklinde kuzey-güney istikametinde uzanarak Mezopotamya ile İran Platosu arasındaki sınırı oluşturur. Kuzey Mezopotamya’nın Suriye Ovası dışında Toros, Hakkâri, Abdülaziz, Sincar dağ eteklerindeki eşik kısmı kışın yağışlı ve yüksekliği yüzünden sert iklime sahiptir. Aşağı Mezopotamya ise yazın kurak ve çok sıcaktır. Sıcaklıklar yaz aylarında 40-50 dereceyi bulmaktadır. Kışlar ise soğuk geçer.
Mezopotamya Bölgesinde Hüküm Süren Uygarlıklar
Yukarı ya da Kuzey Mezopotamya olarak adlandırılan (günümüzde Irak’ın başkenti Bağdat’ın kuzeyi) bölge, Akad, Asur ve Mitanniler’e; Güney ya da Aşağı Mezopotamya ise Sümer Şehirler Devletleri, Babil Krallığı, Kassitler ve Khadelilere ev sahipliği yapmıştır.
Sümerler (M.Ö 5300-1940)
Sümerlerin bölgeye gelişlerinin tam oalrak nereden ve ne zaman olduğu bilinmez. Ancak M.Ö. 3000 yıllarında güney Mezopotamya’da gelişmiş bir uygarlık kurdukları ve birbirinden bağımsız şehir devletlerinde yaşadıkları bilinmektedir.
- Sümer inanışına göre her bir şehrin bir baş tanrısı ve ayrıca ensi ya da lugal ünvanlı bir yöneticisi vardur.
- En önemli sümer şehirleri; Kiş, Ur, Uruk, Lagaş, Umma ve Nippur’dur. Bu şehirler, toprak ve sulama kanalları yüzünden sık sık birbirleriyle mücadele içindeydi.
- Sürekli bir mücadele içinde olmaları nedeniyle Sümer şehirlerinin etrafı güçlü surlarla çevriliydi ve her bir şehrin güçlü orduları vardı.
- Lagaş kralı Urukagina, bilinen ilk kanun koyucudur.
- Şehir devletlerinde kerpiçten yapılmış, basamaklık ve yüksek tapınaklar bulunmaktaydı. Bu tapınaklar ziggurat olarak adlandırılır.
- Sümerler dünya uygarlığına yazıyı (çivi yazısı), tekerleği ve 60’lık matematik sistemini hediye etmişlerdir.
Akadlar (M.Ö 2500-1950)
Sümer tarihinde önemli bir yeri olan Kiş şehrinin sarayında Kral Urzababa’nın baş muhasebecisi ve aynı zamanda Sami halkına mensup olan Sargon, M.Ö. 2350 yılında bir savaştan yenik dönen kralına darbe düzenleyip tahta geçmiştir. Sami halkının ilk kralı olan Sargon, Kiş şehrini ele geçirdikten sonra, güneye doğru ilerleyerek diğer Sümer şehirlerini de sınırları içine aldı. Yaptığı bütün seferlerinde kuşattığı toraklara, Sami dil ve kültürünü de yaydı. Sümer kültürünü temel alan ve bunu kendi kültürleriyle birleştirerek özümseyen Akadlar, dünyada ilk kez geniş bir alan üzerine yayılmış merkezi bir devlet kurmuştur.
- Sami kökenli bir halk olan Akadlar (veya Akkadlar) M.Ö 3. bin yılın ortalarında yaklaşık iki yüzyıl boyunca Mezopotamya’da hüküm sürmüştür.
- Bütün Mezopotamya’yı egemenlikleri altına alan ilk topluluk oldukları gibi kralları için önceki Kent Kralı imgesinin yerine Evrenin Kralı simgesini ortaya çıkarmışlardır.
- Bu kavramı belki de ilk kullanan topluluk olarak Akadlar kültürel anlamda Sümerlerin mirasçılarıdırlar ve Sümer kültürünü büyük oranda benimsemiştirler.
M.Ö. 2350 civarında Sümerlerin kuzeyindeki Akad ülkesinin kralı Sargon, Umma kralını yenerek Sümer ülkesine hâkim oldu. Sargon, torunu Naram Sin ve sonra gelenlerin hepsi, krallığın sınırlarını Suriye, İran ve Anadolu içlerine kadar genişletti. Devletin başkenti Akad’dır. İlk düzenli ordu sistemini kurmuşlardır. Sümerliler’in kuzeyinde, Fırat Nehri boylarında tarihte ilk bilinen imparatorluğu kurdular. Sümer kültüründen etkilendiler ve bu kültürü Ön Asya’ya yaydılar. Sargon’un ölümünden sonra devlet zayıfladı ve zamanla Sümerler tarafından ortadan kaldırıldı.
III. Ur Hanedanı (M.Ö 2112-2000)
Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Ur şehrinin III. Hanedanı tarafından kurulmuştur. M.Ö. 2112 yılınca Ur Nammu, modern tarihçilerin III. Ur hanedanı olarak adlandırdığı yeni bir hanedan kurdu.
- Hanedanlığın en önemli kralı olan Şulgi, İmparatorluk sınırlarını genişletmiş, politik, idari ve ekonomik yenilikler yaparak merkezi otoriteyi güçlendirmiştir.
- İç mücadeleler, Elam istilaları ve Amurru göçleri sonucu M.Ö. 2000 civarında yıkılmıştır.
Amurrular (M.Ö 2000 -1600)
Akadca bir kelime olan Amurru, M.Ö. 1950-1651 tarihleri arasında Babil’e kral yetiştiren batılı bir topluluğa verilen adddır. M.Ö. 3000 yılından sonra Suriye’nin kuzeyinde Babilonya’da Palmira Vahası’na yerleşmiş bir Samî kavim ıolduğu bilinmektedir. Amurrulara, Suriye’nin güneyinde Kenan Diyarından Aranon’a kadar, Ürdün Irmağının doğu kıyıları boyunca rastlanır. İbraniler çölde kaldıktan sonra onlarla burada temasa geçmişlerdir.
- Amurruların sanatı Batı Mezopotamya Samilerinin sanat grubuna girer. Onların eseri sayılabilecek anıtlar, II. bin yıl başlangıcında görülür. En tipikleri, daha çok Batı ve Fırtına tanrısı Amurru’yu temsil eden silindirlerdir. Louvre’daki, diz çökmüş bir insanla başı altın yaldızlı yabani tekeler grubu şeklindeki adak bu tanrıya adanmıştır.
- Dönüm noktası sayılabilecek bir eser de, kral Hammurabi’nin kanununlarıdır.
Eski Babil Dönemi (M.Ö 1900-1595)
Amurrular, Ur Hanedanlığı’nın yıkılmasının yaklaşık yüz yıl ardından Babil’de bir krallık kurdular. Babil’deki Amurru Krallığı’nın en bilinen kralı Hammurabi, 1760’larda Mezopotamya’yı birleştirdi ve krallığını bütük bir imparatorluk haline getirdi. Ancak Hammurabi büyük bir fatihten ziyade bir kanun koyucu olarak bilinir. Kanunları kısas özellikleri nedeniyle “göze göz, dişe diş” kanunları olarak bilinir. Hitit kralı I. Murşili M.Ö. 1595 yılında Babil’i fethederek Babil Krallığı’na son verdi.
Asurlular/Eski Asur Dönemi (MÖ 1250-936)
Asur keni Dicle’nin baatı kıyısında yer alan önemli bir yerdi. Ur Hanedanlığı’nın yıkılmasıyla birlikte bağımsızlığını kazandı ve Kuzey Mezopotamya’de önemli bir güç hâline geldi. İlk Çağ olarak bilinen dönemde Ortadoğu’nun en büyük imparatorluklarından biri burada kurulmuştur. İmparatorluğu’nun başkenti Ninova’dır. M.Ö. 2000 yıllarının başından itibaren özellikle Anadolu’da koloniler kurmuş ve yazıyı taşımışlardır.
- Amurru etnik kökenli I. Şamsi Adad (1796-1775), Eski Asur Krallığı’nı büyük bir güç hâline getirmiş, ölümünden kısa bir süre sonra da 1763 yılında Eski Asur Krallığı son bulmuştur.
- Asurlular İran, güney Mezopotamya ve Anadolu’daki beyliklerle ticari ilişki içine girmiş ve Anadolu’da çok sayıda karum (ticaret kolonisi) ve Wabaratum (küçük konaklama yerleri) kurmuştur.
- M.Ö 1920 ve 1750 tarihlerini kapsayan süreç, Asur Ticaret Kolonileri Çağı olarak da adlandırılmıştır.
- Bu dönem aynı zamanda Anadolu topraklarında yazılı tarihin ve Orta Tunç Çağı’nın da başladığı tarihi içermektedir.
- Tunç yapımı için ihtiyaç duyulan kalay, Anadolu’da az olduğu için, Mezopotamya kalayına ihtiyaç duyulmuştur. Asurlu tüccarlar da bu sebeple Anadolu’ya kalay götürmeye başlamıştır. Zamanla taşınan malların çeşitliliği de artmıştır.
- Anadolu’daki en önemli Asur Karumu Kayseri, Kültepe yakınlarındaki Kaneş’te idi.
Kassitler (MÖ 1595-1158)
M.Ö. 1680-1160 yılları arasından Zagros Dağlarından (Van bölgesi, İran-Irak sınırları) güneye inerek Mezopotamya’da devlet kuran dağ kavmidir. III. Ur Hanedanlığı ve I. Babil Devleti zamanında Kassitler, asker, işçi, köle olarak veya atlarını satmak üzere bölgeye girmeye başladılar. Kerkürk Ovası’nda, günümüzdeki Süleymaniye bölgesi yakınlarına yerleştiler. Daha sonra Babilliler tarafından batıya doğru sürüldüler ancak Mezopotamya’nın karışık durumundan faydalanarak Gandaş adlı bir liderin başkanlığında birleşerek, Fırat boylarından güneye inerek Babil bölgesini istilâ ettiler.
Bölgede 600 yıl hüküm sürdüler, Sümer ve Akad kültürlerinin etkisi altında kaldılar. Zaamanla kendilerini Mezopotamyalı olarak saymaya başladılar. Topraklara hüküm sürdükleri süre boyunca bir çok yapım faaliyetine girişen ve komşu ülkelerle dost faaliyetler yürütmeyi tercih ettiler. 1158 yılında İran’dan gelen Elamlar, Babil’i fethederek Kassit Krallığı’na son vermiştir.
Aramiler (M.Ö 2300-1200)
Göçebe bir kavim olan aramiler, M.Ö. 1100’den itibaren kuzey Suriye’den Mezopotamya’ya girmeye başladılar. Şehirlere saldırdılar ancak kendilerinden önceki Amurruların tersine şehirleri ele geçiremediler ve kırsal alanlara yerleştiler. Bununla birlikte Suriye’nin Kuzeyinde çok sayıda şehir devletleri kurdular. Asurllular Arami şehir devletlerini 9. yüzyıldan itibaren fethetmiş ve Aramileri göçe zorlamışlardır. Bunun neticesinde Aramice’nin kullanımı yaygınlaşmış ve M.Ö. 1. bin yılda Doğu dünyasının en önemli dilleri hâline gelmiştir.
Yeni Asur Krallığı (M.Ö 911-607)
M.Ö. 10. yüzyılın sonlarına doğru tekrar yükselişe geçen Asurlar, sahip oldukları ordular ile Mezopotamya, Suriye, Doğu Akdeniz’in tamamını; Mısır ve Anadolu’nun bir kısmını fethederek büyük bir imparatorluk kurdu. İmparatorluk içindeki halkları korku ve tehcir yoluyla kontrol altında tutan Asurlular, iç çekişmeler sonucunda zayıfladı ve nihayet 612 yılında Babil ve Med ordularının Niniveh’i fethetmesinden kısa bir süre sonra 607 yılında yıkıldı.
Yeni Babil Krallığı (MÖ 620-539)
M.Ö 626 yılında Babil’i ele geçiren Kalde kabilesinin lideri Nabopolassar, Mezopotamya tarihinin en önemli krallıklarından birini kurmuştur. Nabopolassar, Medler ile birlikte Asur İmparatorluğu’na son vermiştir. Oğlu ve ardılı Nabuchednezzar, Babil’i genişletmiş ve güzelleştirmiştir.
- Dağlık İran’dan gelen eşi için dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen Babil’in Asma Bahçeleri’ni inşa etmiştir.
- Nabuchednezzar, Kudüs’ü fethetmiş, Hz. Süleyman’ın Mabed’ini yıkmış ve Yahudilerin ileri gelenlerini Babil’e sürgüne göndermiştir
- Yeni Babil Krallığı M.Ö 539 yılında Pers Kralı Kyros tarafından fethedilmiştir.
Kaynak ve ileri okuma için;
- Uygarlıklar Tarihi Sosyoloji Lisans Programı – Yrd. Doç. Dr. Halil Ersin Avcı İSTANBUL