Biyosfer kelimesi dilimize Fransızca “Biosphere” sözcüğünden geçmiştir. Biyosfer kelimesi üzerinde hayat olan yer yüzü anlamına gelir. Coğrafi olarak ise canlıların yaşadığı, sürekli enerji ve besin alışverişinin gerçekleştiği, görece ince, yeryüzü ve su katmanına biyosfer denir.
Yeryüzünde yaşam başlamadan önce büyük bir bölümü metan, amonyak, hidrojen sülfür ve su buharından oluşan bir gaz karışımıyla çevrili, sığ denizler ve çıplak kayalarla kaplı olduğu düşünülmektedir. Buna düşünceye göre; litosfer, hidrosfer ve atmosferden oluşan dünya milyonlarca yıl güneş enerjisinden kaynaklanan fiziksel ve kimyasal olayların etkisi altında kaldı. Sonunda şekilsiz, peltemsi, çevredeki enerjiden yararlanabilen ve kendi benzerlerini üretebilen ilk canlılar ortaya çıkmaya başladı. Böyle canlılar dünyanın görece ince (yaklaşık 30 km kalınlıkta) üst katmanı olan biyosfere yerleşip çeşitlenmeye başladılar.
Biyosferdeki canlılar, en basit tek hücrelilerden insana kadar uzanan büyük bir çeşitlilik gösterir. Belirli bir bölgede yaşayan değişik türden canlılar, yaşadıkları çevrenin cansız bileşenleriyle birlikte ekosistem oluşur.
Canlı Türleri
- Üretici Canlılar; yeşil bitkiler, yaşam için gerekli temel besinleri, fotosentez yoluyla su ve karbon dioksitten oluşturabildikleri için üretken canlılardır.
- Tüketici Canlılar; bitkilerle beslenen ve bitkilerin depoladığı enerjiyi başka biçimlere dönüştürerek kendi yararlarına kullanan canlıları kapsar; bütün hayvan türleri bu kategoridendir.
- Ayrıştırıcılar; organik birikintileri basit bileşenlerine ayrıştırarak, bitkilerin üretim sürecinde yeniden kullanabilecekleri biçime dönüştüren mikroorganizmaları içerir. Biyosferdeki tüm canlılar, işlevlerine göre üç kategoride toplanabilir.
Biyosferde Enerji Dönüşümleri
Yeryüzündeki yaşamın temel enerji kaynağı olan güneş ışınları ve güneş enerjisi, fotosentez ile canlıların yararlanabileceği besinlere dönüştürülür. Fotosentez ile yeşil bitkilerin klorofili tarafından emilen güneş ışığı, karbondioksit ve su sentezlenerek karbonhidrat ve oksijene dönüştürülür. Böylece klorofilde biriken enerji, karbonhidrat oluşumuyla daha üst enerji düzeyine yükselir ve bu karmaşık süreçte, yüksek enerjili fosfat bağları kurularak adenozin trifosfat (ATP) açığa çıkar. Sürecin son ürünleri olan karbonhidratlar ve yüksek enerjili bileşikler, bitki yiyenlerden (otçul), hayvan yiyenlere (etçil) kadar uzanan bir dizi canlının besinidir.
Yeryüzüne ulaşan Güneş ışığının ancak yüzde 25’i fotosentezde kullanılabilecek dalga boylarındadır; bu dalga boyundaki ışığın da ancak bir bölümü yeşil bitkiler tarafından kullanılır. Güneş ışınların organik maddeye dönüştürülmesindeki verim oranı en çok %3 olup genellikle de %1 ya da daha azdır. Bu enerjinin besine dönüşmesi ve bitkilerden hayvanlara aktarılması sırasında, her basamakta yararlanma oranı giderek düşer; bitkilerde depolanan enerjinin ancak yüzde 10-15 kadarı otçul hayvanlar tarafından doku bileşenlerine dönüştürülebilir.
Kaynak ve ileri okuma için;
- Ana Britannica
- TDK Sözlükte Aratın “Biyosfer”