Abdullah Cevdet, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşamış siyaset adamı ve yazar. Jön Türkler hareketini başlatanlardan, İttihat ve Terakki Cemiyetinin ilk kurucularından biri olup, babası Diyarbakır Tabur Kâtibi Ömer Vasfi Efendi olup 9 Eylül 1869 tarihinde Arapkir’de doğmuştur.

Yaşamı

İlköğrenimini Arapkir ve Hozat’ta yaptıktan sonra Elazığ Askeri Rüştiyesini bitirdi ve Kuleli Askeri Tıbbiye İdadisine başladı. Buradan mezun olduktan sonra Mektep-i Tıbbiyeye girdi. Burada materyalist görüşün etkisinde kaldı ve dinin insan üzerindeki etkisini inkâr eden, her şeyi madde ile açıklamaya çalışan materyalist görüşlere sahip bazı eserler yazdı.

1889 yılında henüz öğrenciyken tıbbiyeli arkadaşları ile birlikte sonradan İttihat ve Terakki Cemiyeti adını alacak olan İttihat-ı Osmani adlı gizli bir cemiyet kurdu. Siyasi faaliyetleri sebebiyle çok defa tutuklandı. 1894 yılında Mektep-i Tıbbiyeden mezun olunca Haydar Paşa Hastanesinde göreve başladı. Siyasi faaliyetleri sebebiyle daha sonra geçici olarak Diyarbakır’a gönderildi ve orada İttihat-ı Osmani Cemiyetine Ziya Gökalp başta olmak üzere pek çok kimseyi üye kaydetti. İstanbul’a döndükten sonra yine siyasi ve devlete karşı olan faaliyetleri sebebiyle arkadaşlarıyla birlikte tutuklandı ve 1896 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Trablusgarp’a sürüldü. Ancak burada da siyasi faaliyetlerine devam etti.

Mizan ve Meşveret adlı iki dergiye imzasız olarak ve “Bir Kürt” takma adıyla yazılar gönderdi. Fizan’a sürüldü ve oradan Tunus’a kaçtı. Son olarak Tunus’tan da Paris’e geçerek Osmanlı Devletini yıkmak için faaliyet gösteren Jön Türklere katıldı.

1897 yılında Cenevre’ye giderek İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin merkez komitesinde yer aldı. Çeşitli gazete ve dergilerde takma adla yazılar yazmaya devam etti. 1899’da Viyana sefareti tabipliğine tayin edildiyse de 1903 yılında tekrar Cenevre’ye giderek burada bir matbaa kurdu ve İçtihat Mecmuası’nı Çıkarmaya başladı.

1904’de kurulan Osmanlı İttihat ve İnkılap Cemiyetinin kurucuları arasında yer aldı. Çeşitli gazete ve dergilerde yazdığı yazılarda II. Abdülhamid ve diğer hükümet erkânı hakkında iğneleyici ifadeler kullandı. 20 Ekim 1904’de İsviçre’den sınır dışı edildi. İçtihat Dergisi ve kütüphanesini Mısır’a naklederek bölücü ve yıkıcı faaliyetlerine burada devam etti. Şurayı Osmani Cemiyetinin idaresinde görev aldı.

II. Meşrutiyetin ilanı ve II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra İstanbul’a dönen Abdullah Cevdet, İttihat ve Terakki ileri gelenleriyle arası açık olduğundan Cağaloğlu’nda İçtihat Evi adını verdiği binaya yerleşti ve İçtihat Dergisini çıkarmaya devam etti. Aynı senede kurulan Osmanlı Demokrat Fırkasının ikinci başkanı oldu. Bu fırka daha sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkasıyla birleşince siyasi faaliyetlerini Kürt Teali Cemiyeti’ne girerek devam ettirdi. Çıkardığı dergide din ve devlet aleyhinde yazılar yazdığı için bir çok defa hapse atıldı. Bir ara İsviçre’ye giderek Osmanlı Devleti aleyhinde çalışan muhaliflere destek olmak istediyse de isteği İsviçre hükumeti tarafından reddedildi.

Daha sonra İttihatçıların desteğiyle çıkan Hak Gazetesinde yazarlık yaptı. I. Dünya Savaşından sonra yeniden siyaset ve yayın faaliyetlerine başladı ve 1 Kasım 1918’de İçtihat Dergisini yeniden çıkardı. Burada tekrar İttihatçıların aleyhinde yazılar yazdı. İngiliz Muhipler Cemiyetini kurdu. Ayrıca İngilizlerle işbirliği yaptığı bilinen Kürdistan Teali Cemiyetinde önemli görevler üslendi. İçtihat Mecmuasında dini tahrif edici yazılar yazmaya devam etti. Bir ara Sıhhiye Müdürü olduysa da daha sonra bu görevden alındı.

25 Mayıs 1920 tarihinde bu göreve tekrar tayin edildiyse de 7 ay sonra tekrar görevden alındı. Yeniden yazmaya başladığı İçtihat Dergisinin 1 Mart 1922 tarihli 144. Sayısında Bahailiğin yeni bir din olarak kabul edilmesini önerdi. İstiklal Harbinden sonra İçtihat Dergisinde yeni idareyi öven yazarak nüfuz kazanmak istedi.  Ayrıca Türkiye’nin nüfus politikasıyla ilgili olarak; “Neslimizi ıslah etmek, kuvvetlendirmek için Avrupa’dan ve Amerika’dan damızlık erkek getirmek gerekir.” şeklindeki iddiasının yer aldığı bir yazıyı kendi imzasıyla yayınladı. Bu yazısı bütün yurtta büyük ve derin bir nefrete sebep oldu.

Ömrünün sonuna doğru tamamen yalnız kalan Abdullah Cevdet 29 Kasım 1932’de öldü.


Kaynak ve ileri okuma;

  • Venedik yayınları Osmanlı Tarihi