Nasyonal sosyalizm, Almanya’da ortaya çıkmış ve temel ilkeleri Adolf Hitler tarafından ortaya konulmuş, etnik milliyetçilik içe sosyalizmi birleştiren; ırkçı, anti-kapitalist, anti-semitik ve anti-Marksist bir ideolijidir.

Nasyonal sosyalizmin ideolojik kökleri çarpıtılmış biçimleriyle J.G. Fichte, G.W.F. Hegel, Heinrich von Treitschke, Friedrich Nietzsche, Oswald Spengler ve Houston Stewart Chamberlain gibi yazarların yapıtlarına dayandırılır. Ancak bu düşünsel birikimin kullanılmasını sağlayan asıl sağlayan şey, I. Dünya Savaşı yenilgisinin özellikle orta sınıflarda yarattığı hayal kırıklığı ve yoksullaşma oldu. Savaş sonunda imzalanan Versay Antlaşmasının ağır hükümlerine boyun eğen “hainlerden” hesap sorma ve yeniden silahlanma çağrılarıyla askeri çevrelerde kolayca destek bulan Hitler, yoğun bir propagandayla işlediği yayılma ülküsü, Alman ırkının diğer ırklara üstünlüğü ve yüce misyonu gibi fanatik bir inancına eklemeyi başardı.

Nasyonal sosyalizm akılcılığı, hukuk düzenini ve insan haklarını reddederek bunların yerine mutlak bir otoriteyi ve bireylerin de bu otoriteye mutlak bağlığı geçirmeyi amaçlar. İnsanlar ve ırklar arasındaki eşitsizlikten yola çıkarak güçlünün zayıfı yönetme hakkını iddia eder. Rakip siyasal, dinsel ve toplumsal kurulları da baskı altına almaya ya da ortadan kaldırmaya çalışırken, şiddete başvurmayı gerekli ve haklı görür.

Nasyonal Sosyalizmin Gelişimi

Nazi İşçi Partisi, I. Dünya savaşının bitiminden sonra Almanya’da başlayan cumhuriyetçi ve demokratik düzenden hoşnut olmayan; eski subaylar, askerler, öğrenciler ve toplumun diğer kesimlerinden kişilerin kurduğu gerici ve terörist örgütlenmenin hızla yaygınlaştığı bir dönemde ortaya çıkmıştır. Hitler’in liderliği altında, Alman ordusundan (Reichswehr) aldığı destekle bütün bu grupları bünyesinde toplayarak, 1930’ların başında yaşanan ve milyonlarca Almanı işsiz bırakan ekonomik kriz sayesinde 14 Eylül 1930’daki Parlamento seçimlerinde ilk büyük başarısını kazandı.

Bir sonraki seçimlerde(6 Kasım 1932) partinin gerilemesine karşın, Franz von Papen’in düzenlediği bir oyunla, yaşlı Alman Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg 30 Ocak 1933’te Hitler’i şansölye ilan etti. Böylece hükümeti kurma yetkisini alan Hitler, Nasyonal Sosyalistlerle tutucu ve sağcı milliyetçi üyelere dayalı bir koalisyon hükümeti kurdu. 27 Şubat 1933’te Parlamento binasında çıkarılan yangın sayesinde Hitler, Bolşevik tehlikesini ortalığa sürme ve 5 Mart 1933’te seçimlere gitme fırsatını elde etti.

Oyların %44’ünü alan ve merkez demokrat güçlerin açık bir programdan yoksun oluşlarından yararlanan Nasyonal Sosyalistler, parlamentoda çoğunluğu ele geçirerek komünist millet vekillerini dışladı. Daha sonra 24 Mar 1933’te toplanan yeni parlamento, hükûmete diktatörce yetkiler veren bir yasa çıkardı. Ardından amansız bir Gleichschaltung (eşgüdüm) süreci başladı ve birkaç ay içinde Parlamento, kamusal ve özel yaşamın bütün alanlarında Nasyonal Sosyalist bir anlayışa dayanan ve kimliğini liderinin iradesiyle özdeşleştiren totaliter bir devlet durumuna geldi.

Zaten yaşlı olan Cumhurbaşkanı’nın ölümünden sonra Hitler, cumhur başkanlığı makamını kaldırdı ve başkomutanlık görevini üstlenerek konumunu Führer und Reichskanzler (Türkçesi: Önder ve Şansölye) olarak belirledi. Askeri birlikler ve subaylar Hitler’e kişisel bağlılık yemini etmek zorunda bırakıldı, 19 Ağustosta yapılan bir referandum da %88’lik bir oy çokluğuyla bütün bu girişimler onaylandı.

Totaliterlik ve yayılmacılık

Nayonal Sosyalistler 1934-39 arasındaki dönemde ülkenin yaşamında tam bir denetim kurdu. Bu süre içinde polis, güvenlik ve SS örgütleri Heinrich Himmler ve baş yardımcısı Reinhard Heydrich’in yönetimi altında bütünleştirildi. 1938-45 arasındaki dönemde ise Nazi sistemini Almanya dışına yayma ve uygulama çabası oldu. Öncelikle Almanların yaşadığı topraklar, daha sonra başka ülkeler de Nazi rejimine bağımlı hale getirildi.

Almanya’nın II. Dünya Savaşı’nı başlatması Hitler’in planlarının kaçınılmaz bir sonucuydu, totaliterliğe ve eşitsizliğe dayalı yeni bir düzeni kurmada kendini yalnızca Almanya’yla sınırlama niyetinde olmadığını daha başında göstermişti. Hareketin dinamizmi genişlemesine ve yayılmasına bağlıydı. Doğası gereği kendi iradesini sınırlama yeteneğinden yoksundu. Hareketi ancak daha üstün bir karşı güç durdurabilirdi.

Düya denetimini ele geçirme isteği

Hitlerin amacı dünya denetimini ele geçirmekti. Bunun için öncelikli olarak Almanya’nın sınai ve askeri alandaki üstünlüğünü sağlamaya ağırlık vererek bunu sağladı. Alman kökenli halkları “kendi kaderini tayin hakkı” fikri çerçevesinde anayurtlarında bir araya getirmeye yöneldi. İkinci adım olarak da büyük bir ekonomik alan yaratma hedefini önüne koyacak, Almanların ekonomik olarak kendine yeterli, askeri olarak ise yenilmez hale gelmelerini sağlayacak miktarda toprak elde edecekti.

Yönetici Alman ırkı bu alan içinde diğer ırkların aşağılık halklarını hiyerarşik bir düzen içinde yönetecek, onları etkili biçimde örgütleyecekti. Almanların 1941’e kadar elde ettiği başarılar üzerine plan Avrupa’nın tümünü, Asya’nın batısını ve Afrika’yı içine alacak yarı-küresel bir düzen olarak genişletildi. Sonunda Hitler’in hedefi, Nasyonal Sosyalizmi bütün dünyaya egemen kılacak, insanlığa Alman süngülerinin koruduğu ve birleşik bir parti bürokrasisinin yönettiği bir barışın nimetlerini sunacak, bir dünya düzeni kurma planına dönüştü.

Nazi rejimi altında savunma ya da savaş ekonomisi adı altında uygulanan ekonomik olarak kendine yeterlilik, korumacılık ve serbest ticaretin reddi ilkelerine dayalı, aşını neomerkantalizme kültürel alanda aşırı milliyeti bir kendine yeterlilik düşüncesi ve bütün Batılı düşüncelere karşı kararlı bir düşmanlık eşlik etti. Nasyonal Sosyalizmin amaçladığı dünya düzeni yalnızca askeri, ekonomik ve siyasal bir egemenliği ifade etmeyip aynı zamanda düşünsel ve ahlaki bir önderliği de öngörüyordu. Dünyanın yeni çağı aynı zamanda hem Alman, hem de Nasyonal Sosyalist bir çağ olacaktı

Bu taşkın umutlar, altı yıl süren savaşın sonunda Almanya’nın yenilgiye uğramasıyla sona erdi. Sonucunda Nasyonal Sosyalist Almanya’nın kalıntıları üzerinde, bölünmüş ve işgal edilmiş bir Almanya ortaya çıktı.


Ayrıca bakın;

Kaynak ve ileri okuma – Dış bağlantılar: