Mantık sözcüğü Arapça kökenli bir kelime olup “konuşma, söz söyleme (sanatı), mantık anlamına gelir ve nutuk sözcüğünden türetilmiştir. Batı dillerindeki karşılığı ise “logic” olup o da Grekçe “logos (akıl, düşünme, yasa, ilke, söz vb. anlamındadır.)” kelimesinden gelir.

Mantık terimi temelde iki anlamda kullanılır:

Bunların biri doğru düşünme biçimi olarak: “Biraz mantıklı düşün!”, “Söylediklerinde hiç mantık var mı?”, gibi sözler bu anlamda kullanılır.

Doğru düşünme biçimini konu alan bir felsefe disiplini olarak mantık ise ; akıl yürütme ve belgeleme tarzındaki düşünmenin kurallarını inceler ve bu anlamda ileri sürülen düşüncenin doğruluğu ile değil, nasıl doğru düşünüleceği ile ilgilenir. Dolayısıyla mantık, tüm bilimlerin temelidir çünkü bilim gerçeğin bilgisine ulaşmayı amaçlıyorsa eğer, doğru düşünme olmadan gerçekliğin bilgisine ulaşmak olanaksız olur.

Bu tanımda geçen “doğru”, mantık doğrusudur ve bilgi doğrusundan ayrılır.

Bilgi doğrusu

Bilgi doğrusu yargının nesnesiyle olan uygunluğudur, yargı nesnesine uygunsa doğru, uygun değilse yanlıştır. Örnek olarak;

“Kar kışın yağar” yargısı bilgi açısından doğrudur. Bunun sebebi ise günlük yaşantımızdan karın kışın yağdığını gözlemliyor ve dolayısıyla doğruluğunu gözlem ya da deneyle kanıtlayabiliyoruz. Ayrı şekilde “su, deniz seviyesinde 100°C’ kaynar” yargısı da deney ile ulaşılabilen bir bilgidir. Bilgi doğrusu, doğruluğu deney, gözlem ya da başka yollarla kanıtlanabilen yargılar olup daha çok pozitif bilimlerin alanına girer.

Mantık Doğrusu

Doğruluğu gözlem ve deneyle değil akıl aracılığı ile bilinen yargılardır, önermelerin biçimiyle ilgilenir. Bazı durumlarda mantıksal doğruluk kavramın kendi anlamından çıkabilir, örnek olarak;

  • “Hiçbir insan at değildir.”

Bu önermede insanın at olup olmadığını anlamak için gözlem ve deney yapmaya gerek yoktur, bu önerme mantıksal bir doğruluktur. Matematiksel önermeler de deney ve gözlem olmaksızın bilinebilir “bir üçgenin iç açılarının toplamı 180°dir” gibi matematik önermesi soyut ve bilincimizle kavranabilen bir önermedir.

Örnek-1:

  • Öncül-1: Bütün insanlar çalışkandır.
  • Öncül-2: Yusuf insandır.

Bu örnekte yargılar bilgi doğrusuna örnek gösterilmez. Bunun sebebi bütün insanların çalışkan olup olmadığını kanıtlamak mümkün değildir. Fakat mantık doğrusuna uygundur çünkü insanların hepsi çalışkansa Yusuf’un da çalışkan olması kaçınılmazdır, yani “Yusuf insansa kesinlikle çalışkandır.” sonucu, verilen öncüllerden zorunlu olarak çıkar.

Bu örnekte, yargılar bilgi doğrusuna örnek gösterilemez. Çünkü, bütün insanların çalışkan olduğunu kanıtlamak mümkün değildir. Ancak mantık doğrusuna uygundur. Çünkü, insanların hepsi çalışkansa Yusuf’un da çalışkan olması kaçınılmazdır. Bu durumda, “Yusuf insansa kesinlikle çalışkandır.” sonucu, verilen öncüllerden zorunlu olarak çıkmaktadır.

Örnek 2:

  • Öncül-1:  Bütün ilim dalları evrenseldir.
  • Öncül-2: Fizik bir bilim dalıdır.
  • Sonuç: O hâlde fizik evrenseldir.

Örnek 2 de ise, ileri sürülen tüm öncüller bilgi ve mantık doğrusuna uygundur. Çünkü tüm bilimler evrensel niteliğe sahiptir ve fizikte bir bilim dalı olduğundan “fizik evrenseldir” sonucu verilen öncüllerden zorunlu olarak çıkmaktadır.

Yukarıda “Örnek-1” de bilgi doğrusuna uyulmamış ancak “Örnek-2” de uyulmuştur. Her iki örnekte de mantık doğrusuna uygunluk söz konusudur ve bu durumda her iki akıl yürütme de mantıksal olarak geçerlidir.

Mantık doğrusuna uygun olmayan akıl yürütme örneği;

Örnek 3:

  • Önerme-1: Yusuf derslerine çalışırsa sınıfı geçer.
  • Önerme-2: Yusuf derslerine çalışmıyor.
  • Sonuç: O hâlde Yusuf sınıfını kesinlikle geçer.

Yukarıdaki örnekte ortaya çıkan sonuç verilen öncüllerle çeliştiğinden varılan sonuç geçersizdir. Mantıksal olarak doğru sonuca ulaşabilmek için akıl yürütme ilkelerine uymak gerekir.

Bu örnekte, ortaya çıkan sonuç verilen öncüllerle çeliştiğinden varılan sonuç geçersizdir.

Mantık İlkeleri

Düşünce sistemimiz yanlışlıklara yer vermemek için bazı mantık ilkelerinden yararlanarak doğru düşünmeyi sağlar. Mantık ilkeleri genel olarak üçe ayrılır.

Özdeşlik (Aynılık)

Özdeşlik, benzerlik ve eşitlik kavramlarından farklı olarak bir şeyin kendisiyle aynı olduğunu dile getiren mantık ilkesidir. Bir önermenin anlamı değişmediği sürece doğruluk değeri daima aynıdır.

Örnek:

“Öğretmen öğretmendir.” önermesinde, öğretmen teriminin anlamı başlangıçta ve sonuçta hep aynıdır.

  • Bir akıl yürütmede her kavram ve önerme kendisiyle aynı olmalı, kendisinden başka bir kavram olmamalıdır, bir şey ne ise odur. Sembolik dilde A→A (A ise A) biçiminde ifade edilir.

Örnek 2:

  • Öncül-1: Bütün insanlar kardeştir.
  • Öncül-2: Yunanlılar insandır.
  • Sonuç: O hâlde, Yunanlılar da kardeştir.

Örnekteki gibi bir akıl yürütmede “kardeş” kavramı değişik anlamlara gelebilir ancak özdeşlik ilkesi gereği, “kardeş” kavramını ilk kullandığımızda hangi anlamda kullanmışsak, akıl yürütmenin devamında da aynı anlamda kullanmalıyız. Örnekte kardeş kavramı “dostluk, arkadaşlık ve düşman olmamak” anlamında kullanıldığına göre akıl yürütmenin devamında da aynı anlamda kullanılması gerekir.

Özdeşlik kendi başına yetersiz bir ilkedir. Düşünmenin diğer ilkeleri olan çelişmezlik ve üçüncü durumun olanaksızlığı ilkeleri, özdeşlik ilkesini tamamladığı gibi çelişmezlik ve üçüncü durumun olanaksızlığı için de temel oluşturmaktadır.

Çelişmezlik

Çelişmezlik ilkesi bir şeyin aynı anda hem kendisi hem de kendinden başkası olamayacağını söyler. Çünkü yukarıda tanımını yaptığımız özdeşlik ilkesi gereği, bir şey sadece kendisiyle özdeştir.

Çelişmezlik bir şeyin hem kendisi hem de kendinden başkası olamaması durumudur. İki karşıt önermeden birinin yanlışlığının diğerinin doğruluğunu gerektirdiğini öne sürer. A aynı zamanda B olamaz, bir şey aynı zamanda hem olumlanıp hem de reddedilemez.

Örnek:

  • “Ahmet hem çalışkandır hem de tembeldir.” ya da “Bütün insanlar ölümlüdür ve bazı insanlar ölümlü değildir.” diyemeyiz. Bunu dersek çelişki ortaya çıkar.

Üçüncü Durumun Olanaksızlığı

Bu ilke diğer iki mantık ilkesini tamamlar. Üçüncü durumun olanaksızlığı bir önermenin doğru ya da yanlış olduğunu ifade eder. Bir şey ya kendisidir ya da kendisi değildir (ya doğru, ya yanlıştır), bunun dışında üçüncü bir durum düşünülemez.

Örnek:

  • “Kapı ya açıktır ya da kapalıdır.” dediğimizde, aynı anda hem açık hem de kapalı olamayacağını belirmiş oluruz.

Yeter – Neden

Bir şeyin var olabilmesi için yeterli bir sebebin olması gerektiğini öne süren mantık ilkesidir. 17. yüzyılda ortaya atılmıştır ve bu ilkeye göre her yargının doğruluk nedeni bir başka yargıdır. Bu durumda her yargının doğruluğu için başka bir yargı gerekir ve yeteri sebep olmadıkça bir yargının doğruluğundan söz edilemez.


Ayrıca bakın;

İleri okuma ve kaynak;