KDV (Katma Değer Vergisi), bir malın veya hizmetin üretim veya satış aşamalarında eklenen değer üzerinden alınan bir vergi türüdür. Bir ülkede tüketilen malların ve hizmetlerin fiyatına eklenen bir vergi olarak uygulanır. Satıcının mal veya hizmet üzerine eklediği değerin bir kısmı, KDV olarak devlete ödenir.
KDV’nin amacı, devletin gelirini artırmak ve kamu hizmetlerini finanse etmektir. Satış işlemleri sırasında her aşamada eklenen KDV miktarı, üretici, tüccar veya hizmet sağlayıcı tarafından toplanır ve devlete iletilir. Son tüketici, satın aldığı mal veya hizmetin fiyatına dahil olan KDV’yi öder.
Türkiye’de Katma Değer Vergisinin Tarihi
Türkiye’de Katma Değer Vergisi (KDV), tüketim vergisi olarak uygulanan ve mal ve hizmetlerin satışı sırasında eklenen bir vergi türüdür. KDV’nin Türkiye’deki tarihsel gelişimi şu şekildedir:
- 1 Ocak 1985: Türkiye’de KDV uygulaması 1 Ocak 1985 tarihinde yürürlüğe giren 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ile başlamıştır. Bu kanunla birlikte Türkiye’de KDV sistemi resmi olarak hayata geçirilmiştir.
- 2002: 2002 yılında 4760 sayılı Kanunla, KDV Kanunu’nda değişiklikler yapılarak KDV oranları ve kapsamı yeniden düzenlenmiştir.
- 2007: 1 Temmuz 2007 tarihinde 5491 sayılı Kanun ile KDV oranları ve bazı ürünlerin KDV’siz olarak teslim edilmesi düzenlenmiştir.
- 2020: 31 Temmuz 2020 tarihinde 7226 sayılı Kanunla, COVID-19 pandemisi nedeniyle ekonomik destek amacıyla KDV oranlarında geçici olarak değişiklikler yapılmıştır.
Türkiye’de KDV, temel olarak ürün ve hizmetlerin fiyatına eklenerek tüketiciden alınan bir vergidir. Ancak KDV oranları ürün ve hizmet türlerine göre farklılık gösterir. KDV oranları, zaman içinde ekonomik ihtiyaçlar ve hükümet politikalarına bağlı olarak değişebilir. KDV, Türkiye’nin bütçesine önemli bir gelir kaynağı olarak katkı sağlamaktadır.