Hikâye ya da öykü, gerçek ya da gerçekleşebilecek olan olayları anlatan düz yazı türüdür, okuyanda heyecan veya zevk uyandırır. Hikayeler çoğunlukla birkaç sayfadan oluşur, hikâyenin kişileri azdır ve bir tek olay anlatmak amacıyla yazılır. Milli Edebiyat kültürümüzün önemli parçalarından olan “Dede Korkut Hikâyeleri”, “Destanlar” ve “Halk Masalları”nı saymazsak, Avrupai tarzda ilk hikâyeler Tanzimat Edebiyatı döneminde görülür.

Edebiyatımızdaki ilk hikâye kitabı, Emin Nihat’ın “Müsameretnâme” eseridir. Bu eserde toplanan hikâyelerin kuruluşu ve işlenişi “Binbir Gece Masalları” ile benzerlik gösterir.

19. yüzyıl sonralarından günümüze doğru gittikçe gelişen hikâye türü, özellikle Alphonse DAUDET (1840-1897) ve Guy de MAUPASSANT (1850-1893) gibi Fransız yazarların tekniğiyle olgunlaşmıştır. Fransız hikâyeciliği Guy de MAUPASSANT’ın izinden gelmiş, dünyada ise özellikle mizahi hikâyeleri ile Mark TAWİN, O. HENTRY, John STEİNBECK ünlü hikâyecilerdir.

Dünya hikâyeciliğinde iki hikaye türü vardır. Bunlar;

Hikâyenin Unsurları

Maupassant Biçimi/Tarzı Hikâye: Bu tarz hikâyede asıl olan şey “olay”dır. Okuyucunun hikâyeyi herhangi bir biçimde yorumlamasına imkân verilmez. Hikâyede gerçekleşen olay, mantıklı bir yol izler. Kişilerin portreleri, özenle ve ayrıntılı bir biçimde çizilir.

Çehov Biçimi/Tarzı Hikâye: Bu tar hikâyede aslolan “olay” değildir. Hikâye sona erdiğinde herşey bitmemiştir. Kişiler ayrıntılı olarak tanıtılmadığı ve olaylarda kesinlik hakim olmadığından okuyucunun hikâyeyi yorumlamasına olanak sağlanır.

Türk Edebiyatında Hikaye türü dört ana grupta incelenir.

  1.  “Serim, düğüm, çözüm” bölümlerinin düzenli olduğu (Maupassant Tarzı) hikâyeler. Ömer SEYFETTİN, Samet AĞAOĞLU, Haldun TANER, Oktay AKBAL ve Mustafa KUTLU tarafından yazılan hikâyeler bu gruba örnektir.
  2.  İstanbul’da yaşayan insanların özel hayatlarını ve özelliklerini konu alan hikâyeler. Hüseyin Rahmi GÜRPINAR, Ahmer Rasim, Osman Cemal KAYGILI, Sermet Muhtar ALUS tarafından yazılan hikâyeler bu türe örnektir. Bu hikâyeler de Maupassant Biçiminde yazılmıştır.
  3. “Serim, düğüm, çözüm” bölümlerine önem vermeyen (Kısmen Çehov Biçimi), olayın herhangi bir yerinden başlayan hikâyeler. Mehduh Şevket ESENDAL, Sait Faik ABASIYANIK, Tarık Buğra ve Sevinç ÇOKUM bu grupta hikâyeler oluşturan yazarlarımızdandır.
  4. Varoluş çizgisinde oluşturulan, aydın bunalımı ve çaresizliğini okuyucusuna anlatan soyut hikâyeler. Bu tür hikâyeler ülkemizde 1955 yılından sonra yaygınlaştı. Bu hikâyelerde, hiç bir toplum kaygısı görülmez, aydın bunalımı ve nedenleri yansıtılır. Yusuf ATILGAN, Demirtaş CEYHUN, Ferit EDGÜ ve Erdal ÖZ edebiyatımıza bu tür hikâyeleri kazandıran yazarlardandır.

Hikâyenin Unsurları

  1. Olay: Hikâyede anlatılan yaşantı ya da durumdur.
  2. Kişiler: Olayın gerçekleşmesini sağlayan ya da olayı yaşayan insanlardır.
  3. Yer (mekân): Olayın yaşandığı yerdir.
  4. Zaman: Olayın yaşandığı dönem, an, mevsim ya da gündür.
  5. Dil ve Anlatım: Hikâyede açık, akıcı ve günlük konuşma dilinden farklı olarak, etkili sözcük, deyim-atasözü ve tamlamalarla zenginleştirilmiş güzel bir dil kullanılmalıdır. Hikâyede anlatım ise; hikâye kahramanlarından birinin ağzından yapılan anlatım “birinci kişili anlatım”; yazarın ağzından anlatılanlar “üçüncü kişili anlatım” olmak üzere iki şekildedir.

Hikâyede Plan

Hikâye planı üç bölümden oluşur;

  1. Serim: Hikâyenin giriş bölümüdür, bu bölümde olayın geçtiği çevre ve kişiler tanıtılarak ana olaya giriş yapılır.
  2. Düğüm: Hikâyenin bütün yönleriyle anlatıldığı en geniş bölümüdür.
  3. Çözüm: Hikâyenin sonuç bölümüdür.
    Bütün hikâyelerde yukarıdaki plan uygulanmayabilir, bazı hikâyelerde başlangıç ve sonuç bölümü yoktur. Bu bölümler okuyucunun tamamlamasına bırakılır.

Hikâye Türleri

Hikâyeler, olay örgüsünün ele alınışı ve aktarılışı bakımından; olay hikayesi, durum hikâyesi ve modern hikâye olmak üzere üçe ayrılır.

Olay Hikâyesi (Maupassant Tarzı Hikâye)

Bir olayı serim, düğüm ve çözüm planına göre anlatan ve bir sonuca bağlayan öykülerdir. Kahramanlar ve öevrenin tasvirine yer verilir. Okuyucuda bir fikir, merak ve heyecan uyandırır. Olayların başı ve sonu bellidir. Bu hikâye türü ünlü Fransız yazar Guy de Maupassant tarafından yaygınlaştırılmıştır.

Olay Hikâyesinin Özellikleri

  • Hikâyede aslolan “olay”dır. Okuyucunun hikâyeyi yorumlamasına pek imkân verilmez, olaylar yazarın belirlediği bir şekilde cereyan eder.
  • Hikâye “serim, düğüm ve çözüm” bölümlerinden oluşur.
  • Yazar, hikâye konusunu vermek istediği mesaja göre seçer.
  • Hikâye bütün gücünü olaydan alır. Okuyucunun merağı sürekli canlı tutulur, olay şaşırtıcı bir sonda biter.
  • Kahramanlar, yazar tarafından özenle seçilir, her kahramanın belirli bir özelliği vardır.

Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Reşat Nuri Gültekin ve Sabahattin Ali bu hikâye tarzının önemli örneklerini vermiş yazarlarımızdır.

Durum (Kesit) Hikâyesi (Çehov Tarzı Hikâye)

Durum hikayesi, belirli bir olayı değil günlük yaşamın herhangi bir kesitini elealarak anlatan öykülerdir. Olay hikâyesinin aksine bu hikâyelerde serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz ve belli bir sonucu yoktur. Merak ve heyecandan çok hayallere yer verilir. Okuyucuyu bir durum veya ruh hâli içinde yaşatmaya çalışır. Durumun akışı okuyucunun hayal gücüne bırakılır. Bu hikâye tarzının dünya edebiyatındaki ilk temsilcisi ünlü Rus yazar Anton Çehov’dur.

Durum Hikâyesinin Özellikleri

  • Durum hikâyesinde aslolan olan değil, kişinin ruh hali ve duygularıdır.
  • Hikâye bittiğinde henüz her şey bitmiş değildir, sonuç okuyucuya bırakılır.
  • Kişiler tamamıyla tanıtılmaz. Olaylarda kesinlik hakim olmadığı için okuyucunun hayal dünyası sürekli canlı tutulmaya çalışılır, hikâye yoruma açıktır.
  • Hikaye herhangi bir girişe gerek görülmeden, doğrudan olay örgüsü ile başlar. Hikayelerde olaylar, insanlar ve hayat gerçektir. Büyük olaylardan, çarpıcı ve şaşırtıcı gelişmelerden kaçınılır.
  • Hikâyenin kahramanları her zaman çevremizde rastladığımız insanlardır. Mekan üzerinde fazla durulmaz ve mekanlar ana hatlarıyla belirtilip geçilir.
  • Durum hikâyeciğinin edebiyatımızdaki en güçlü temsileri, Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Tarık Buğra’dır.

Modern Hikâye (Ben Merkezli Hikâye)

Modern hikâye, diğer öykü türlerinden farklı olarak insanların her gün gördükleri ancak üzerine düşünmedikleri bazı durumların gerisindeki gerçekleri, hayaller ve birtakım olağanüstülüklerle gösteren hikâyelerdir.
1920’li yıllarda Batı’da ilk defa görülen bu hikâye türünün en güçlü temsilcisi Franz Kafka’dır. Bu türün bizdeki temsilcisi ise Haldun Taner’dir.

Modern hikâyede genellikle büyük şehirlerdeki yozlaşmış tipler, toplumsal ve sosyal bozukluklar felsefi bir yaklaşımla, ince bir yergi ve yer yer alay katılarak irdelenir, göz önüne serilir. Anlatıcı olay ya da durumları olduğu gibi değil de kendi algıladığı şekliyle aktarır.


Ayrıca Bakın;

Kaynak ve Dış Bağlantılar;

Etiketli