Halk hikâyesi, hikâye türünün en eski örneklerinden olan destanlardan modern hikâyeye geçişi sağlayan anonim hikâyelerdir. Halk hikâyeleri edebiyatımızda 16. asırdan itibaren görülmeye başlamış ve genellikle aşıklar tarafından nazım-nesir karışık bir ifade ile dinleyicilere karşı anlatılmış, nesilden nesle aktarılmıştır. Türk Edebiyatında bu özelliğe sahip olan ilk hikâyeler “Dede Korkut Hikâyeleri”dir. Halk hikâyelerinde genellikle aşk, kahramanlık ve dini konular işlenmiştir.

Destanlardan; mutlaka tarihi bir olaya dayanması, nazım-nesir karışık bir ifade tarzı, şahısların ve olayların gerçekçi bir şekilde anlatılması, kahramanlıktan çok aşkın işlenmesi, kesin bir sonun bulunmaması, toplum karşısında anlatılmaları, hikayedeki manzum kısımların genellikle saz eşliğinde dile getirilmesi, değişik bir anlatılma üslup ve geleneğinin olması, belli yerlerinde tekerleme adı verilen belli söz kalıplarının bulunması gibi yönlerden ayrılır. Genel olarak;

  • Halk hikâyesinin kahramanı aşık olur ve sevgilisine kavuşmak için çeşitli maceralara girer, kahraman sonunda aşkına kavuşur ya da kavuşamaz.
  • Olaylar toplum içinde, toplumun bireyleri ve sınıfları arasında gerçekleşir.
  • Hikâyelerde olağanüstülük oldukça azdır.
  • Hikâye genelde aşıklar tarafından kahvelerde, düğün ve benzeri toplantılarda erkeklere hitap eder.

Ayrıca Bakın;

Kaynak ve ileri okuma;

Etiketli