Bâb-ı Âli Baskını, Osmanlı İmparatorluğu’nda 23 Ocak 1913 günü Enver Bey ve Talat Bey’in başını çektiği bir grup İttihat ve Terakki üyesi tarafından hükûmet binası Bâb-ı Âli’nin basılmasıyla gerçekleştirilen askerî darbedir. Bu baskın sırasında Harbiye Nazırı Nâzım Paşa öldürülmüş, Sadrazam Kâmil Paşa’ya zorla istifası imzalattırılmıştır. Darbe sonrasında iktidar İttihat ve Terakki’nin eline geçmiştir.
1911 yılının son aylarında İttihat ve Terakki muhalifi Hürriyet ve İtilaf Fırkası kurulmuş, İstanbul’da gerçekleşen ara seçimleri ise kazanmıştır. İttihat ve Terakki bunun üzerine bir sonraki seçimleri hileyle daha erken bir tarihe aldırmış ve yine hileli bir şekilde seçimleri kazanmıştır. Bunun üzerine Hürriyet ve İtilaf Fırkası yanlısı Halâskâr Zâbitân dağa çıkmış ve eylemleriyle Mehmed Said Paşa Hükûmeti’nin düşmesine sebep olmuştur. Ardından Ahmed Muhtar Paşa’nın sadrazamlığında yeni bir hükûmet kurulmuş fakat dört ay sonra Halâskâr Zâbitân’ın baskıları sonucu Ahmed Muhtar Paşa istifa etmiş ve bu hükûmet de dağılmıştır.
29 Ekim 1912’de V. Mehmed tarafından hükûmet kurma görevi verilen Kâmil Paşa, Balkan Savaşları’nda yaşanan başarısızlıklar sonucu Bulgaristan ile masaya oturmuş ve sorunu siyasî yollarla çözmeye çalışmıştır. Bulgarların Edirne’nin teslim edilmesinin istemesini bir fırsat olarak kullanan İttihat ve Terakki, Kâmil Paşa’nın eski başkent Edirne’yi vereceği propagandasıyla halkı kışkırtmış ve Bâb-ı Âli Baskını’nı gerçekleştirmiştir. Baskına Enver Bey, Talat Bey, Yakub Cemil, Mustafa Necip, Filibeli Hilmi, Sapancalı Hakkı ve Mithat Şükrü Bey aktif olarak katılmış, çok sayıda İttihatçı da Bâb-ı Âli’nin çevresine yerleştirilmiştir.
Baskının nedenleri
Baskının Birinci Balkan Savaşı’nın yaşandığı dönemde Osmanlı Hükûmeti’nin başında bulunan Kâmil Paşa’nın savaştaki başarısızlık ve uluslararası baskılar sonucunda tarihî başkent Edirne’yi Bulgarlara bırakacağı endişesiyle yapıldığı konusunda bir görüş birliği vardır. Kâmil Paşa ve kabinesi baskının yapıldığı günlerde Balkan devletleri ile ateşkes yapmış ve sorunu siyasî yollarla çözmeye çalışmaktaydı. Bulgarlar, Osmanlı Ordusu’nun Edirne’yi boşaltmasını ve kentin teslim edilmesini istemiş[3], İttihat ve Terakki bunu fırsat bilerek Kâmil Paşa Hükûmeti’nin Edirne’yi teslim edeceği propagandası ile halkı galeyana getirmiş ve darbe yapmıştır.
Baskın günü
23 Ocak 1913 günü saat 14:30’da Sapancalı Hakkı, Menzil Müfettişliği’nde bekleyen İttihat ve Terakki’nin üst yöneticilerinden Binbaşı Enver Bey’e gelerek baskın için her şeyin hazır olduğunu bildirdi. Enver Bey bu haberi aldıktan sonra kendisi için bekleyen beyaz ata binerek Nuruosmaniye’den Bâb-ı Âli’ye doğru yanlarında İzmitli Mümtaz ve Filibeli Hilmi ile yol almaya başladı. Bu arada Talat Bey de bir grup İttihatçıyla beraber Bâb-ı Âli’ye gidiyordu. Enver Bey, Nafıa Nezareti binasının önüne geldiğinde Ömer Naci ve Ömer Seyfettin tarafından Edirne’nin Bulgarlara terkedileceği bahanesiyle halk Kâmil Paşa Hükûmeti’ne karşı kışkırtılmaya başlanmıştır. Ömer Naci ve Ömer Seyfettin’in konuşmaları etkisini göstermiş, Bâb-ı Âli’nin önü kısa sürede hükûmet aleyhine sloganlar atan kalabalıkla dolmuştu. Ayrıca Bâb-ı Âli binası civarındaki önemli noktalara altmış kadar İttihatçı yerleştirilmişti.
Enver Bey yanındaki Yakub Cemil, İzmitli Mümtaz, Mithat Şükrü Bey, Talat Bey, Mustafa Necip, Filibeli Hilmi ve Sapancalı Hakkı ile beraber Bâb-ı Âli’ye girmiş, gürültüleri duyan Sadaret Yaveri Ohrili Nâfiz Bey darbecilere ateş açmış fakat hiçbirinde isabet bulamamıştır. Yaralanan Nâfiz Bey yaver odasına sığınmış, kendisinin ardından odaya giren Mustafa Necip’i ise tek kurşunla öldürmüş fakat kendisi de Mustafa Necip’in silahından çıkan kurşunlarla ölmüştür. Celâl Bayar’ın anılarına göre duyduğu silah sesleri üzerine odasından çıkan Nâzım Paşa, Enver Bey ve yanındakileri “Ne oluyor! Aklınızca Sadaret’i mi basmaya geldiniz? Haddinizi biliniz…” sözleriyle uyarmış, Enver Bey ise Nâzım Paşa’yı askerî usulde selamlayarak niyetini anlatmaya başlamıştı.
Bu sırada Yakub Cemil, paşanın arkasından yaklaşarak sağ şakağına doğru ateş etmiş ve Nâzım Paşa’yı öldürmüştü. Enver Bey, Yakub Cemil’e hiddetle çıkışmış fakat “Bu adamlara başka türlü laf anlatılmaz…” cevabını almıştı. Ali Fuat Türkgeldi’ye göre ise Nâzım Paşa odasından çıktığında Enver Bey ve beraberindekilere “Pezevenkler! Siz beni aldattınız. Bana verdiğiniz söz böyle miydi?” diye çıkışmış ve bu sırada vurulmuştur. Daha sonraları Talat Bey de Nâzım Paşa’yı kastederek “Biz ona sadaret teklif ettik.” demiştir.
Olayın ardından Enver Bey ve Talay Bey, Kâmil Paşa’nın odasına girerek silah zoru ile istifasını yazdırmış; Enver Bey yola çıkarak istifa mektubunu saraya bizzat götürmüştür. Kâmil Paşa’nın imzaladığı istifa mektubunda şunlar yazılıydı:
Huzur-ı Âlî-i Hazret-i Padişahî
Ahali ve cihet-i askeriyeden vuku bulan teklif üzerine huzur-ı şahanelerine istifanâme-i acizanemin arzına mecbur olduğum muhat-i ilm-i âlî buyuruldukta ol babda ve katibe-i ahvalde emr-ü ferman hazret-i veliyyü’l-emr efendimizindir. —10 Kânûn-i sânî 328, Sadrazam Kâmil
Baskın sonrası
Kâmil Paşa’nın istifası V. Mehmed tarafından aynı gün onaylanmış ve İttihat ve Terakki’nin baskısıyla sadrazamlığa Mahmud Şevket Paşa getirilmiştir. Mahmud Şevket Paşa’nın tayin emrinde şunlar yazılıydı:
Vezir-i Maâlî-semîrim Mahmud Şevket Paşa
Kâmil Paşa’nın vuku-ı istifasına ve hâl ve mevki’in müstagni-i izah olan ehemmeyetine binaen mesned-i Sadaret’in mücerrebü’l iktidar bir zât uhdesine tevcîhine lüzûm görülüb sizin iktidar ve kîfayetiniz nezdimizde ma’lûm ve müsellem olduğundan hidmet-i Sadaret, rütbe-i sâmiye-i vezâret ve müşîrî ile uhdenize tevcîh kılınmış ve Meşihât-ı İslâmiye’ye de münasib bir zâtın intihâbı der-derst bulunmuşdur.
Hey’at-ı cedîde-i vükelânın teşkîliyle tasdikimize arzını irâde eylerim. Heman cenâb-ı Hakk muvaffak bi’l-hayr buyursun.
Âmin, bi-hürmeti Seyyidi’l-Mürselîn.
—10 Kânûn-i sânî 328, Mehmed Reşad
Mahmud Şevket Paşa sadrazamlığındaki yeni hükûmet beklenenin aksine İttihat ve Terakki muhaliflerine karşı ılımlı bir tutum sergilemiştir. Bu ılımlı süreç 11 Haziran 1913 günü Mahmud Şevket Paşa’nın suikasta uğramasına dek sürmüş, bu tarihten sonra ise İttihat ve Terakki muhaliflere karşı sert bir tutum sergilemeye başlamıştır.
Enver Bey, Cemal Bey ve Talat Bey’in oluşturduğu triumvirlik benzeri bir yapıyla yönetilmeye başlanan Osmanlı İmparatorluğu’ndan eski Sadrazam Kâmil Paşa ve kabinesindeki Maliye Nazırı Abdurrahman Bey, Dahiliye Nazırı Ahmet Reşit Bey ile birlikte Şeyhülislam Cemaleddin Efendi ve aralarında Ali Kemal’in de bulunduğu bir kısım muhalif sınır dışı edildiler. Savaşa girmek ve savaşı beceriksizce yönetmek gerekçesiyle Ahmed Muhtar Paşa ve Kâmil Paşa kabineleri aleyhine de soruşturma açılmıştır.
Darbe, cephede ise bir değişikliğe neden olmamıştır. Kâmil Paşa döneminde olduğu Edirne’yi Bulgaristan’a bırakma ya da savaşa devam etme seçeneklerinden birini seçmek zorunda olan İttihat ve Terakki savaşa devam etmiş fakat 30 Mayıs 1913 günü imzalanan Londra Antlaşması’yla Edirne’yi Bulgaristan’a bırakmak ve ağır barış koşullarını kabul etmek zorunda kalmıştır.
İttihat ve Terakki, I. Dünya Savaşı’nın Osmanlı İmparatorluğu adına yenilgiyle sonuçlanmasına dek 5 yıl 268 gün iktidarda kalmıştır. İttihat ve Terakki hareketi, 1-5 Kasım 1918 Kasım tarihlerinde gerçekleşen son kongresi sonrası dağılmış, Teceddüt Fırkası adı altında siyasî varlığını sürdürmüştür. Cemiyetin en önemli üç yöneticisi olan Talat Bey, Enver Bey ve Cemal Bey ise Avrupa’ya kaçmıştır.
Kaynak ve ileri okuma için;