Abdülmecid Efendi; 29 Mayıs 1868 tarihi İstanbul doğumlu son İslam halifesi, ressam ve müzisyen. Babası Sultan Abdülaziz, annesi Hayran-ı Dil Kadın. Babasının ölümünden II. Meşrutiyetin ilanı olan 1908 yılına kadar sarayda kapalı ve kendi halinde bir hayat yaşamıştır.
Osmanoğulları’nın tek ressam üyesi üyesidir ve döneminin ünlü Türk ressamlarındandır. Amcasının oğlu Mehmet Vahdettin’in tahta çıkması üzerine (1908) tahtın veliahtı olan Abdülmecid, saltanat kaldırılıncaya kadar (1922) bu sıfatı taşımış ve TBMM tarafından haline seçilmiştir. Halifelik unvanını TBMM tarafından kaldırılıncaya kadar (3 Mart 1924) taşımış, son Osmanlı Halifesi’dir.
Yaşamı
1876 yılında babasının tahttan indirilmesiyle II. Abdülhamid’in gözetiminde sıkı bir eğitim aldı ve saray terbiyesiyle yetişti. Tarih, edebiyat ve dil öğrenmeye meraklıydı. Arapça, Farsça, Fransızca ve Almanca öğrendi. Osman Hamdi Bey ve Salvatore Valeri’den resim dersleri aldı. Fausto Zonara ile dostluk kurup resim çalışmalarında onu takip etti.
Taht sırasında çok geride olduğundan İcadiye’deki köşkünde sanatla meşgul olarak, dışarıya kapalı bir hayat sürdü. II. Meşrutiyet’in ilanından sonda ülkede kurulan pek çok sivil ve sosyal kuruma destek verdi. Ermeni Kadınlar Birliği’ni destekledi, Hilal-i Ahmer ve 1909 yılında kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin fahri başkanlıklarını yaptı. Yurt içi ve yurt dışındaki çeşitli sergilere tablolarını gönderdi. Haremde Beethoven, Haremde Goethe, Yavuz Sultan Selim adlı tabloları 1917’de Viyana’daki Türk ressamlar sergisinde yer aldı.
Portre yapmaya özel bir yeteneği vardı; Abdülhak Hamit Tarhan, kızı Dürrüşehvar Sultan, oğlu Ömer Faruk Efendi’nin portreleri en bilinen eserlerindendir. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin gazete çıkarma girişimleri, Galatasaray sergileri, Şişli Atölyesi’nin kurulması, Viyana sergisi onun desteklediği sanatsal olaylardandır.
Veliahtlığı
31 Mart Olayından sonra Abdülhamid tahttan indirildi ve veliaht Reşat Efendi tahta çıkarıldı. Abdülmecid Efendi’nin ağabeyi Yusuf İzzeddin Efendi böylelikle tahta veliaht oldu. Şehzade Yusuf İzzeddin’in 1916 yılında intihar etmesinden sonra Sultan Abdülmecid’in oğullarından Vahdettin veliaht tayin edildi. 1918’de ise Mehmet Reşat’ın ölümü ve Vahdettin’in tahta çıkması üzerine Şehzade Abdülmecid Efendi veliaht ilan edildi.
Veliaht ilan edilen Abdülmecid Efendi, I. Dünya Savaşı sonunda İstanbul işgal altındayken padişaha Damat Ferit Paşa hükümetini eleştiren raporlar gönderdi. Damat Ferit hükümeti yerine Ali Rıza Paşa hükümeti kurulduktan sonra Vahdettin’e karşı muhalif tutumunu değiştirerek oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi’yi amcası Sultan Vahdeddin’in küçük kızı Sabiha Sultan ile evlendirdi.
Ülkeyi işgallerden kurtarmak için Anadolu’da örgütlenen Kuva-yi Milliye hareketi, eski yaverlerinden Yumni Bey aracılığıyla onu Temmuz 1920’de Ankara’ya davet ettiğinde olumlu yanıt vermedi. Ankara ile teması, Sultan Mehmet Vahdettin tarafından haber alınınca Çamlıca’daki veliahtlık dairesinden alınarak Dolmabahçe’deki özel dairesinde 38 gün göz hapsinde tutuldu.
Kurtuluş hareketi önderi Mustafa Kemal, Şubat 1921’de bir mektup daha yazarak kendisine sultanlık teklif ettiğinde bir kez daha olumlu yanıt vermedi ve kendi yerine oğlu Ömer Faruk’u Ankara’ya gönderdi. Ancak Mustafa Kemal Ömer Faruk’u kabul etmeyerek geri gönderdi. Abdülmecid 1921 sonunda Anadolu’ya geçmek için Fevzi Paşa aracılığıyla bir girişimde bulundu ancak konu mecliste görüşüldü ve uygun görülmedi.
Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasıyla toplanacak barış konferansında hem Ankara hem de İstanbul hükümetlerinin konferansa davet edilmesiyle başlayan ihtilaf üzerine TBMM 1 Kasım 1922’de kabul ettiği kanunla saltanatı kaldırdı. Saltanatın kaldırılması ile birlikte Abdülmecid’in veliaht sıfatı ortadan kalktı.
Halifeliği
Saltanatı kaldırılan ve vatana ihanet ile suçlanmasına karar verilen Vahdettin’in 16-17 Kasım 1922 gecesi HMS Malaya adlı İngiliz zırhlısı ile ülkeyi terk etmesi üzerine, TBMM hilafet makamının boşaldığına karar verdi ve oylama yapılarak halife seçildi. Meclis bu kararı bildirmek için Abdülmecid Efendi’ye 15 kişilik bir heyet gönderdi. 24 Kasım 1922 günü Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Şerif Dairesi’nde biat töreni gerçekleşti ve aynı gün ilk defa Arapça yerine Türkçe dua edildi.
Cuma namazının kılındığı Fatih Camii’nde yeni halife adına Müfit Efendi tarafından da ilk defa Türkçe hutbe okundu. “Küçük cihattan büyüğüne döndük” anlamındaki hadis-i şerifi konu alan hutbede, “büyük cihat” cehalete karşı savaş olarak yorumlandı. Yeni halife İslam alemine bir beyanname yazarak kendisini seçen meclise teşekkür etti.
21-27 Aralık 1922 tarihinde toplanan Hint Hilafet Konferansı Abdülmecid’in halifeliğini onaydı ve kabul etti. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilince hilafet ve halifenin durumu tekrar gündeme geldi. Halifenin ödeneğinin artırılmasını talep etmesi ve yabancı siyasi konukları kabul etmek için izin istemesi Türk hükümeti ile halife arasında gerilime neden oldu. 5-20 Şubat 1924 günleri bir araya gelen devlet büyükleri halifelik meselesini görüştüler.
1 Mart 1924’de başlayan bütçe görüşmeleri sırasında 3 Mart’taki son oturumda Urfa Milletvekili Şeyh Saffet Efendi ve 53 arkadaşı tarafından verilen bir önerge ile halifeliğin ilgası istendi. Hilafetin İlgası ve Hanedan-ı Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti Sınırları Dışarısına Çıkarılması Hakkındaki (431 Sayılı) Kanun, oturuma katılan 158 üyenin 157’sinin oyuyla kabul edildi.
Sürgün Yılları ve Ölümü
Meclis Hanedan üyelerinin yurt dışına çıkarılması kararını alınca Abdülmecid Efendi ailesi ve doktoruyla birlikte İstanbul Çatalca’dan trene bindirilerek İsviçre’ye gönderildi. Ekim 1924’de Fransa Nice şehrine geçerek yerleşti. Burada kendini ibadete vererek sakin bir hayat yaşadı.
27 Ağustos 1944’de Paris’te vefat etti. Naaşının, Türkiye’ye getirilmesi için yapılan başvurulardan bir sonuç alınamadı ve on yıl bekletildiği Paris Camiinden alınarak, 1954 yılında Medine’deki Cennet-ül Baki Kabristanına defnedildi.
Kaynak ve ileri okuma;